Araştırmalara göre her üç kişiden biri cinsel yaşamının herhangi bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşamaktadır. Değişik toplum ve kültürlerde yapılan çalışmalar, cinsel işlev bozukluklarının rastlanma sıklığı konusunda birbirine benzer sonuçlar vermektedir. Cinselliğin yasaklandığı, cinsel eğitimin olmadığı, cinselliğin bir tabu olarak algılandığı ve bekâretin çokça önemsendiği toplumsal kesimin kadınlarında vajinismus ve cinsel istek bozuklukları, erkeklerde ise cinsel istek ve boşalma bozuklukları, cinsel özgürlüğün daha geniş kapsamlı algılandığı kesimlere göre daha yüksek oranlarda görülmektedir. Yine cinsel deneyim yetersizliği olan erkeklerde erken boşalma görülürken; kadınlarda çeşitli orgazm güçlüklerine diğer kesimlere oranla daha sık rastlanmaktadır.
Cinsel İşlev Bozukluğu Türleri
Cinsel işlev bozukluğu kadın ve erkeklerde farklı şekillerde gözlenebilir. Cinsel işlev bozuklukları; cinsel istek/arzu, uyarılma, orgazm olma ve cinsel birleşim sırasında ağrı hissiyle birlikte görülen sorunlar olmak üzere farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. En sık gözlenen cinsel işlev bozuklukları şu şekildedir:
-Ereksiyon sorunları (gecikmiş ereksiyon, erekte olamama)
-Kadınlarda orgazm sorunları (orgazm olamama)
-Kadınlarda cinsel istek/uyarımla ilgili sorunlar (cinsel ilginin eksikliği ya da yokluğu, cinsellikle ilgili düşünce ya da fantezilerin olmaması, cinsel ilişki sırasında doyum/heyecan hissetmeme gibi)
-Cinsel ilişki sırasında ağrı/acı hissetme (cinsel birleşme sırasında ağrı/acı, yoğun bir korku hissi, vajinismus: cinsel birleşme esnasında kaslarda gerilme, kasılma gibi)
-Erkeklerde cinsel arzu/isteğin azalması (cinsellikle ilgili düşünce ve isteğin olmaması)
-Erken boşalma/ejekulasyon (cinsel birleşim ardından yaklaşık olarak bir dakika içinde gözlenir)
-Madde ya da medikal tedaviyle ilişkili olarak gözlenen işlev bozuklukları
Cinsel İşlev Bozukluğunun Nedenleri
Cinsel işlev bozukluğu fiziksel, psikolojik ve çevresel faktörlerden etkilenir.
Fiziksel faktörler arasında; hormonal sorunlar, kronik hastalıklar (kalp damar dolaşım sorunları, diyabet vb.), madde, alkol kullanımı yer almaktadır. Bazı durumlarda medikal tedavi için kullanılan ilaçların da cinsel işlevi olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir.
Kaygı, ilişki sırasında endişe duyma (stres, cinsel performans ile ilgili kaygı, beden algısı ile ilgili kaygı, vücudundan hoşnut olmama, ağrı hissi, suçluluk duyma vb.) depresyon, önceki travmatik cinsel deneyimler (taciz, cinsel saldırı) gibi durumlar da cinsel işlev bozukluğuna etki eden önemli psikolojik ve duygusal faktörler arasındadır.
Çevresel ve toplumsal faktörler arasında; yetersiz cinsel eğitim ve bilgi eksikliği, cinsel davranışlarımıza yön veren toplumun cinselliğe yaklaşımı, önyargı/tabu, gelenek görenekler yer almaktadır.
Cinsel İşlev Bozukluğuna Müdahale
Cinsel işlev bozukluğunda cinsel terapi, davranışçı terapiler ve medikal tedavinin kullanımı oldukça yaygındır. Medikal tedaviye bağlı olarak ortaya çıkan cinsel işlev bozukluklarında, tedavinin yan etkilerini giderici şekilde hormonal takviye ya da çeşitli ilaç kullanımı gözlenmektedir. Bazı durumlarda cerrahi müdahalede de bulunulmaktadır (erkeklerde ereksiyon ya da kadınlarda genital bölgeyle ilişkili sorunlarda).
Cinsel terapi, cinsel işlev bozukluğu yaşayan pek çok çiftte oldukça etkili sonuçlar vermektedir. Davranışçı müdahaleler ve çeşitli teknikler aracılığıyla özellikle uyarılma ve orgazm ile ilgili yaşanan sorunlarda ilişkiyi güçlendirecek nitelikte becerilerin kazandırılması; kaygı yaşanan durumlarda kaygının giderilmesi ve çiftlerin arasında sağlıklı bir etkileşim kurması amaçlanır.